• Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
15/03/2013

Beslenme ve Kanser İlişkisi Kanser oluşumu birçok nedene bağlıdır. Genetik faktörler kadar yanlış beslenme de kansere yol açan nedenlerden biridir. Yapılan çalışmalar; beslenmenin, çoğu kanserlerde % 10 ile % 70 arasında etkili olduğunu göstermektedir. Henüz genlerimizde bulunan şifreleri değiştiremesek de, beslenmemizi düzenleyerek kanserden korunabiliriz. Çünkü yapılan araştırmalar kanserin kalıtımsal faktörler yanında çevresel etkenlerden oluştuğunu belirtiyor. Kanser Riskini Arttıran Faktörler Sigara içmek Bakteri ve virüs enfeksiyonlarının hızlı gelişmesi Çok miktarda yapay kimyasallarının alınması Aşırı alkol alımı Radyasyona maruz kalma Düzensiz yaşam, çok eşlilik Aşırı yağ ve yağlı besin alımı Taze sebze ve meyvelerin az alınması Posalı (lifli) besinlerin az alımı Olumsuz çalışma koşulları Tuzlanmış, tütsülenmiş, dumanlanmış besinlerin aşırı alımı Meyve ve sebzelerinizi yiyin! Meyve ve sebzeler beta-karoten, C Vitamini, E vitamini ve Selenyum içerir. Bu öğeler antioksidanttır ve hücreleri hasardan korur. Ayrıca immün (bağışıklık) sisteminin de sağlıklı olmasına yardım ederler. Kanser ve diğer hastalıkların oluşma riskini de azaltırlar. Birçok sebze ve...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
27/11/2012

Bir besinin kan şekerinizi ‘zıplatması’ için  ağzınızda şeker tadı bırakması gerekmiyor. Basit karbonhidrat içeren beyaz ekmek ve undan  yapılmış gıdalarla içecekler, vücutta parçalanarak şekere dönüşür ve kan şekerini ‘zıplatır’. Diyabetli olmasanız bile insülini  uyarmamak ve kan şekerinizi ‘zıplatmamak’ için aşağıdaki besinlerden uzak durmanızı öneririz. Beyaz pirinç Özellikle Tip 2 diyabetliyseniz, beyaz pirinci mönünüzden çıkarmanızı, onun yerine kepekli pirinç ya da bulgur kullanmanızı tavsiye ederim. Amerika’da yapılan bir çalışmada haftada beş veya daha fazla porsiyon beyaz pirinç tüketen bireylerde Tip 2 diyabet gelişme riskinin arttığı görüldü. Haftada tükettikleri pirincin en az üç porsiyonunu beyaz yerine kepekli olarak tercih edenlerdeyse diyabet riskinin yüzde 16 oranında azaldığı ortaya çıktı. Kepekli pirinç veya bulgur, beyaz pirince oranla daha fazla lif içerir, tok tutar ve kan şekerini dengeler. Beyaz ekmek Her gün tüketilen beyaz ekmeğin diyabet riskini artırdığını biliyor musunuz? Bunun nedeni, rafine undan elde edilen beyaz ekmeğin çabuk sindirilmesi ve bunun, kan şekerini yükseltmesi. Ekmekte...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
07/06/2012

Gögüs kafenizde yanma ile ağzınızda hissettiğiniz acı ve ekşi tat “mide yanması (ekşimesini)” olarak tanımlanır. Mide yanması nasıl oluşur? Yemek yediğimizde, yiyecekler ağzımızdan özafagus yoluyla mideye iletilir. Özafagus ve mide arasında  özafagus alt kapakçığı bulunur. Bu kapakçık yiyeceklerin mideye girmesi için bir kapı vazifesini görür. Normalde çok hızlı açılıp kapanır ki midede bulunan mide asidi (yiyecekleri parçalamaya yarar) özafagusa geçmesin. Bu alt kapakçık iyi çalışmazsa, mide asidi özafagusa kaçar ve özafagusun iç duvarlarını tahriş eder ve ağrı verici yanma hissi başlar. Bu his genel olarak eğilip-kalkınca veya yatınca daha da kötüleşebilir. Bazı içecekler ve yiyecekler (domates ve ürünleri, alkol, turunçgiller, kahve, yağlı ve çok baharatlı yiyecekler) daha fazla tahrişe  ve yanmaya sebep olabilir. Kilolu olmak, fazla miktarlarda yemek, karın bölgesi sıkı giysiler giymek ve sigara içmek, mide yanmasını arttıran faktörlerdendir. Dışarıda yemek yerken mide yanmasını önlemenin yolları Gün içinde bir şekilde dışarda yemek yeme durumunda kalabiliyoruz. Özellikle mide yanmasından şikayetçi...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
08/05/2012

Karın-bel çevresindeki yağlanma vücudun diğer bölgesindeki yağlanmalardan daha tehlikelidir. Doğru. Karın-bel çevresinde bulunan fazla yağlar, kalça çevresinde bulunanlardan daha tehlikelidir çünkü direk kalp hastalıkları, felç ve Tip 2 diyabet gibi sağlık problemleri ile bağlantılıdır. Genlerimiz, yağ dağılımının nerede olacağı üzerinde etkili olabiliyor ancak dengeli beslenme ile kontrolü sağlamak elimizdedir. Katı yağlar, peynir ve yağlı etler gibi yağ içeriği yüksek yiyecekler, karın bölgesindeki yağların esas suçlusudur. Yanlış. Yağ içeriği yüksek olan yiyeceklerle beslenmek tabiki karın-bel bölgesindeki yağlanmayı artırır ama sadece suçlu onlar değildir, hangi yiyecekten olursa olsun fazla kalori alımı bel çevresindeki yağı etkileyecektir. Genetik faktörler, diyet, yaş ve yaşam şekli, bel çevresindeki yağlanmada rol oynar. Örneğin; etiket okuma, doymuş yağ alımını azaltma, meyve ve sebze tüketimini arttırma ve porsiyonları azaltıp-kontrolünü yapma gibi yaşam şekli değişiklikleri, yağlanma ile savaşmanızda yardımcı olacaktır. Alkolden gelen kalori diğer kalorilere göre karın-bel çevresi yağlanmayı daha çok tetikler. Doğru. Alkol, şekerli içecekler veya büyük porsiyonlardaki yiyeceklerden...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
11/04/2012

Fonksiyonel besin dediğimizde en önemli özellik doğal olarak bu bileşenin var olmasıdır. Faydalanabilmek için mutlaka günlük beslenme düzeni içerisindeki yerlerini almalıdırlar. İçerdikleri aktif bileşenler ile sağlığı geliştiren, hastalık riskini azalttığı bilimsel olarak kanıtlanan bu besinleri fonksiyonel besinler olarak tanımlamaktayız. Fonksiyonel besinler, ilaç yerine kullanılamaz ancak tedaviyi destekleyici olarak etki göstermektedirler. Fonksiyonel besinler doğal olabileceği gibi bazı besinlerin biyo-yararlılığı arttırılarak da fonksiyonel besinler üretilmektedir. Fonksiyonel besinlerle ilgili çalışmalar, 1996 yılından beri ILSI (International Life  Science Institute)’ nin koordinatörlüğünde  “Avrupa’da Fonksiyonel Besin Bilimi (FUFOSE)”  projesi  çerçevesinde yürütülmektedir. Fonksiyonel besinlerden bazıları; Enginar (silymarin) Portakal (hesperidin, tangeritin) Soğan, sarımsak (diallil disülfit) Domates (likopen) Havuç (betakaroten) Çay (kateşin) Kırmızı üzüm (resveratrol) Kırmızıbiber (kapsaisin) Üzümsü meyveler (antosiyanidin) Koyu yeşil yapraklı sebzeler (lutein, zeaksantin) Nar (ellagik asit) Elma (phloretin) Brokoli (sulforapan) Lahana (indol) Karnabahar (izotiyosiyanat) Soya (genistein) Faydaları-Vücuttaki etkileri; Kalp damar hastalıkları, diyabet, Alzheimer riskini azaltır. Kanserden koruyucu etki gösterir. Vücutta oluşan oksidatif stresi azaltır. Anti inflamatuar...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
22/02/2012

Vejetaryen bireylerin beslenmelerine özen göstermeleri ve mutlaka belirli bir planı takip ediyor olmaları önemlidir. Vejetaryen tipi beslenmenin temeli bildiğiniz gibi et, balık ve kümes hayvanları gibi hayvansal besinler yerine bitkisel kaynaklı besinler olan tam tahıl ürünleri, sebze, meyve, kurubaklagil ve yağlı tohumların tüketilmesini kapsar. Ancak tüm vejetaryenler aynı şekilde beslenmezler. Vejetaryen beslenmenin de bazı tipleri vardır bazı bireyler bu konuda daha esnek bir plan içinde olabiliyorken, bazı bireyler bal dahi (vegan tip) tüketmezler. Ovo vejetaryen; et, balık ve kümes hayvanlarını tüketmez sadece yumurta tüketirler. Lakto ovo vejetaryen; yumurta ve süt ürünleri tüketirler ama et, balık ve kümes hayvanlarını tüketmez. Lakto vejetaryen; et, balık, kümes hayvanları ve yumurtayı tüketmezler. Hayvansal kaynak olarak sadece süt tüketirler. Vegan; sadece bitkisel kaynaklardan beslenirler. Hayvansal hiçbir besini tüketmezler. Vegan (katı vejetaryen) olan kişilerin B12 vitamini, D vitamini, kalsiyum, demir ve çinko gibi besin öğelerinin alımında dikkatli davranmaları önemlidir. Kuruyemişler Başta ceviz olmak üzere fındık ve badem, omega 3 kaynakları...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
02/02/2012

Günlük aldığımız sıvılar,zayıflama diyetlerinde önemli bir yer tutar. Eğer sıvılar dünyasını çok iyi tanımıyorsanız kilo vermek isterken kilo alma riski ile de karşılaşabilirsiniz. Su, çay-kahve, süt,gazlı/gazsız içecekler, meyve suları, alkol ve diğer içtiğimiz sıvılar, sağlıklı içecek piramidinde nerede yer alıyorlar? Amerikan Klinik Beslenme dergisinde yayınlanan piramide göre; 1. Seviye- Su Günlük sıvı ihtiyacının, diğer içeceklere oranla daha büyük bir kısmını sadece sudanalan kişilerin, genel olarak daha sağlıklı bir beslenme programı yürüttükleri yapılan araştırmalar göstermiştir.Su; metabolizma ve normal fizyolojik fonksiyonlar aynı zamanda florid, kalsiyum ve magnezyum gibi elzem mineraller için gereklidir. İçilebilir musluk suyu ya da şişelenmiş su olması kalori için bir fark yaratmamaktadır. Su “0”kalorili bir içecektir. Kadınlar için 9 bardak, erkekler için 13 bardak önerilmektedir.İnsan vücudu, besin almadan haftalarca hayatını devam ettirebilmesine rağmen, su olmadan ancak birkaç gün yaşayabilir. Şiddetli susuzluk durumunda (%10’luk kayıplarda), bilinç kaybı meydana gelir. Fiziksel performansta azalma, vücut ısısının artması, konsantrasyonda azalma, uyku hali, yorgunluk...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
14/12/2011

Yeme bozuklukları giderek artan bir sorun olmakla birlikte, en sık karşılaşılan yeme bozuklukları; anoreksia ve bulimiadir. Anoreksia; kendi kendini aç bırakma durumudur. Bulimia ise fazla miktarlarda yemek yendikten sonra pişmanlık hissedip, kusma ile besinlerin çıkarması durumudur. Genelde aneroksiya veya bulimia, kızlarda daha sık görülür. Konu ile ilgili yapılmış olan güncel bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum: 3 yaşındaki kızlar, şimdiden zayıf olmak düşüncesindeler. Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre; özellikle kızlar, şişman oyuncaklarla oynamayı red edip, onun yerine zayıflığı, güzelliği ve fit vücudu simgeleyen barbilerle oynamayı tercih ediyorlar. Sonuçlar, zayıflık baskısının çocuklarda yeme bozukluklarına yol açtığını ve depresyona girdiklerini göstermekte ve negatif algı olarak kilolu insanların iyi olmadıklarını düşünüyorlar ve kiloya bağlı olarak arkadaşlarıyla “alay etme“ ortaya çıkabiliyor. Okulöncesi Çocuklar Zayıf Olmak İstiyor 55 okulöncesi kız çocuğu üzerinde yapılan çalışmanın ön taslakları incelendiğinde, kızların hepsinin zayıf olmayı istedikleri görülmüştür. Sonuçlar tüm popülasyona genellenemez ancak ülkemizde de aynı durumun söz konusu olduğu görülmektedir. Zayıflığa özenme, hedefe...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
04/10/2011

Çoğumuz her zaman olmasa da, bazı durumlarda uykusuz kalırız. Evde ya da işte yaşanan zorluklar, hamilelik dönemi, yakın ilişkiler, yaşanan hastalıklar ya da kayıplardan dolayı geceleri uyuyamadığımız olur. Bunlar yaşadığımız geçici ve bazı durumlardan ötürü yaşanan uykusuzluklardır. Bir de, bu geçici uyku sorununun daha sonradan uzun süre görülen uykusuzluk olarak kendisini gösterdiği de olur. İşte o zaman, kişinin tüm bedensel düzeni değişmiş olur. Uyku Bozuklukları Nelerdir? Uyku sorunları birçok farklı şekilde gözlenir. Bunları dört gruba ayırmak mümkün. Uykusuzluk (insomnia): Uykuya dalmakta, uykuyu sürdürmede güçlük ya da uyuduğu halde yeterince uyumamış gibi yorgun hissetme şeklinde görülür. Kişi saatlerce uykuya dalamaz, dalsa bile uykusu sık sık bölünür ya da sabah çok erken uyanır ve tekrar uyuyamaz. Aşırı Uyku (hipersomni): Geceleri normal süre uyunduğu halde gündüzleri uyku halinin sürmesidir. Kişinin günlük yaşamını aksatan bir boyuttadır. Narkolepsi: Kişi herhangi bir anda, örneğin mektup yazarken, araba kullanırken, ya da insanlarla konuşurken uykuya dalabilir. Böyle bir...

  • Dilara Koçak
  • Posted by Dilara Koçak
11/05/2011

Kabızlık durumu; barsak hareketlerinde zorluk, dışkı geçişinin ağrılı olması ve tuvalete çıkışın uzun süre olmaması durumu olarak adlandırılabilir. Dışkılama sayısı sağlıklı kişilerde farklılık göstermekle birlikte net bir sayısı da yoktur. Genel olarak her gün düzenli olarak 1 defa tuvalete çıkılması bireyi rahatlatmaktadır ancak bu sürenin uzaması ve tuvalet ihtiyacını giderirken zorlanılması “Konstipasyon” yani “Kabızlık” olarak isimlendirilir. Özellikle erkeklere oranla bayanlarda daha sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Şişkinlik hissiyatı yarattığı için uzun süre devam ederse bireyi ciddi anlamda etkilemektedir. Kabızlık beslenme ile doğrudan ilişki içerisindedir. Yeterli sıvı tüketilmediğinde, posalı yiyeceklerden yenilmediğinde, yeterli egzersiz yapılmadığında veya uzun süreli uygulanan yağsız diyetler sonucunda kabızlık problemiyle karşılaşmak olasıdır. Bunların dışında, kalın barsaklarda fonksiyon bozukluklarına bağlı olarak ya da bir başka hastalığın semptomu olarak kabızlık gelişebilmesi de mümkündür. Vücut suyunun %10 gibi bir oranda azalması kabızlığa yol açmak için yeterlidir. Bu nedenle özellikle yeterli sıvı alımı çok büyük önem taşımaktadır. Genellikle posadan zengin besinler (meyve, sebze,...