
Dünya Bankası raporlarına göre yılda 1,3 milyar ton olan evsel atık miktarının 2025’te, 2,2 milyar tona ulaşması bekleniyor. Ülkemizde de durum pek iç açıcı değil. 1995 yılında oluşan evsel atık miktarı 17 milyon ton iken 2015 yılına gelindiğinde evsel atık miktarının 31 milyon tona ulaştığı görülmektedir. 2023 yılında ise bu rakamın yaklaşık 38 milyon tona çıkacağı öngörülüyor. Peki evsel atığı azaltmanın yolları neler? Bu konuda sık sık sosyal medya paylaşımı yapıyor ve önerilerimi sizlerle paylaşıyorum. Aşağıda yazdıklarım ise takipçilerim yani sizlerin katkılarıyla oluşturduğum koca bir liste. Eminim hepimizin mutfağında israfı azaltmak için alacağı küçük de olsa önlemler vardır. Ispanak yapraklarını kıymalı veya yumurtalı pişirirken köklerini ertesi gün mercimek ile pişirin Patlıcan dolması yaptığınızda kalan içi tavada zeytinyağı ile kavurabilirsiniz Artan türlü veya sebze yemeklerini çatalla ezip pizza hamuru yapıp, üzerine pizza malzemeleriyle fırına verebilirsiniz. Kerevizi portakal ile zeytinyağlı yaptığınızda saplarını nohut ile pişirin Kabak dolması yaptığınızda iç kabakları zeytinyağlı pişirebilir,...

“Karbon ayakizi” terimi, bir madde veya faaliyet tarafından üretilen sera gazı miktarını tanımlamak için kullanılır. Karbon dioksit eşdeğeri (iklim değişikliği üzerinde aynı etkiye sahip olacak karbondioksit miktarı) cinsinden ifade edilir. Bir ürünün veya hizmetin kullanım ömrünün her aşamasından (malzeme üretimi, üretim, kullanım aşaması ve kullanım ömrünün sona ermesi) kaynaklanan emisyonları toplayarak hesaplanır. Şuanda aklınıza gelen bir çok şey aslında karbon ayak izine sahip ve sera gazı emisyonuna sebep oluyor. Örneğin taşıtlar ve ulaşım, elektrik, doğal gaz, plastikler, yiyecek ve içecekler, kıyafetler, ambalajlar…. BİR KG SERA GAZI EMİSYONUNU ORTALAMA OLARAK NE SATIN ALIR? • 5,8 kg soğan – yaklaşık 50 orta soğan • 3,5 kg elma – yaklaşık 20 orta boy elma • 2.6 kg yulaf • 1 kg mercimek • 1,2 kg fıstık • 0.8 litre süt • 290 gr somon balığı • 290 g yumurta – yaklaşık 5 küçük yumurta • 270 g tavuk • 160 g domuz •...

Yediğimiz içtiğimiz besinler, kullandığımız taşıtlar hatta giydiğimiz kıyafetler bile karbon emisyonunu ve gezegeni etkiliyor desem? Moda endüstrisinin, tek başına bile yarattığı karbon emisyonunu ile doğayı olumsuz etkileyebildiğini biliyor musunuz? Üretim sürecinde kullanılan su, kimyasallar ve enerji miktarına ek olarak üretim sonrasında da bu kaynakların çevreye zarar veren içeriklerle tekrar salınması korkunç. Üretilen tekstil ürünlerinin yarısından fazlasının aynı sene sonunda ya tüketim fazlası olarak kaldığı veya çöpe dönüştüğü de unutulmamalı. Sürdürülebilir moda bu yüzden çok çok önemli. Tek bir cümle ile açıklamak gerekirse sürdürülebilir modayı çevresel, sosyoekonomik faktörler dahil olmak üzere uygun şekilde üretilen ve pazarlanan tekstil ürünleri olarak tanımlayabilirim. Ortalama bir tişört için gereken 250 gramlık pamuğu üretmek için 2 bin litrenin üzerinde suyun harcandığını biliyor musunuz? Bir tişört üretilirken tam 2700 litre su harcanıyor. Bu, sadece bir tişört için 13,500 bardak su demek. 1 kot pantolon için 10.800, ayakkabı için ise 16.600 litre su harcanıyor. İhtiyacınızdan fazlasını almayın İndirimler,...

Hoş geldin 2021! Yeni yılın ilk günleri sizin için nasıl geçiyor? Bu sene benim için diğerlerinden biraz daha farklı bir heyecanla başladı. İyi Yaşam Günlüğü’müz 15 yıl sonra Sürdürülebilir Yaşam Günlüğü olarak hayatına devam ediyor. 2021 yılından beklentimin sağlıklı insan ve sağlıklı gezegen arasındaki bağın herkes tarafından anlaşılması olarak belirtmiştim. Uzun zamandır “toprak hasta, hava hasta, su hasta yani gezegen hasta” diyorum. Gezegeni iyileştirmeden bizlerin de iyi olamayacağını belirtiyorum. Doğal kaynaklarımız azalıyor, kirleniyor ve zarar görüyor. Varlığımızı kesintisiz devam ettirmek istiyorsak ‘sürdürülebilir’ bir bakış açısını her alanda odağımıza almamız gerekiyor. Hem Bedeni Hem Gezegeni Besliyor 2020 yılı, dünyanın dört bir yanındaki birçok insan için zorluklar ve değişimler getirdi ve günlük alışkanlıklarımız ve davranışlarımız önemli ölçüde değişti. Sürdürülebilirlik ve gezegeni beslemek hayatımızın her noktasında yerini almaya başladı ve önümüzdeki yıllarda çok daha fazla karşımıza çıkacak. Hep söylediğim üzere hayatın her alanında sürdürülebilirliği önemsemek aslında geleceği düşünmek, dünümüzü bugünümüzü yarınımızı hesaba katmak...

Teff tohumu hakkında sosyal medyadan çok soru aldım, zayıflattığına dair dijital ortamda pek çok söylenti var. Her zayıflama vaadine lütfen inanmayın. Hiçbir besin tek başına kilo verdirmez ve hiçbir besinde kilo almanın tek suçlusu olamaz Teff çayı mucize gibi düşünülmesin, teff bir tahıl tanesi ve kullanımı bu yönde, çay olarak reklamı çok yapılsa da bahsedilen çayın içeriğine baktığımızda teff dışında pek çok ilave var Teff, lif, aminoasit ve protein içerir, gluten içermez karabuğday ve kinoadan çok da farklı değildir. Teff tahıl ve un olarak daha yoğun kullanılıyor ve zor şartlara daha dayanıklı. Teffin diğer tahıllara göre demir içeriği daha yüksektir. Ancak teff tohumu çayından bahsediyorsak böyle bir durum söz konusu değildir. Teff’in Afrika’dan geliyor olması, ekosistem ve sürdürülebilir beslenme adına dünyamıza zarar veriyor. Eğer glutene karşı bir hassasiyetiniz yoksa bizim bulgurumuz hepimiz için ideal.

Hayatımız geçmişte tekrar tekrar yaptığımız eylem ve düşüncelerin toplamından oluşur. Journal of Personality’de yayınlanmış bir çalışmaya göre verdiğimiz kararların %45’inden fazlası gerçek kararlar değil, alışkanlıklarla veriliyor. Ve alışkanlıklar otomatik hale gelmediği sürece vazgeçiliyor. Bir alışkanlığı değiştirmek ise her zaman zor bir süreçtir ve çaba ister. Çünkü birey yıllardır içinde bulunduğu rahatlık alanının dışına çıkmak zorundadır. Bu cümlem sizi şaşırtacak olabilir ama yapılan çalışmalar bir alışkanlığın gelişmesi için gerekli sürenin çok farklı olabileceğini ve bu sürenin 18 ile 254 gün arasında değişebileceğini söylüyor. Daha önce hiç hayatınızda bazı şeyleri değiştirmek istediniz mi? İstediyseniz bu süreç size neler hissettirdi? Başarısızlık korkusu, risk alma korkusu bunlardan bazıları olabilir. Kısacası yaşam tarzı değişikliği 1 adımda gerçekleşmez. Bu sürecin temelinde yatan kritik bir varsayım, bu sürecin bir adımda değil ama belirgin ve önceden kestirilebilen aşamalar dizisinden geçerek gerçekleşebileceği. Sizin de hangi değişim aşamasında olduğunuzun farkına varmanız, başarınıza yardımcı olabilir. Değişimin 5 aşamasını biraz da beslenmeyle...

Seyahatler çoğu zaman yeme düzenimizin değişmesi anlamına gelir. Yolculuk sırasında paketli yiyecekleri tüketmek, sıvı tüketiminin azalması, seyahat ettiğimiz bölgelerde yeme düzeninin ve besin çeşitliliğin farklı olması sindirim sorunlarına yol açabilir. Sinirim sorunları hem kısa hem de uzun vadede yaşam kalitemizi oldukça etkiler. Seyahatler sırasında karşılaşabileceğimiz sindirim sorunları nelerdir? Bağırsaklarımızda yerleşmiş, çoğunluğu yararlı işlevlere sahip mikroorganizmalar topluluğuna “mikrobiyota” denir. Mikrobiyotamızda iyi ve kötü bakteriler bir arada yaşarlar. Kötü bakterilerin, orobiyotik olarak adlandırdığımız iyi bakterilere oranla daha fazla olması disbiyosiz yani bozulmuş bağırsak florası olarak adlandırılır. İşte bu durum, özellikle de seyahatlerde değişen beslenme tarzıyla ortaya çıkar ve şişkinlik, kabızlık, ishal gibi sindirim problemlerine yol açabilir. Seyahat sırasında bağırsak sağlığını korumak için neler yapabiliriz? Bağırsaklarımızdaki mikrobiyotanın dengesini koruyup düzelterek sağlığımıza destek olan canlı mikroorganizmalara “probiyotik” denir. Özellikle seyahat dönemlerinde probiyotiklerin önemi daha da ortaya çıkıyor. Seyahat öncesi mikrobiyotanın hazırlanması ve seyahat sırasında desteklenmesi sindirim sorunlarına engel olabilir. Çünkü probiyotikler bağırsaklarda bozulan dengenin...

Kilo vermek için aldığımızdan daha fazla kalori yakmamız gerektiğini biliyoruz. Peki bu kalorilerin nereden geldiği neden önemli? Bütün kaloriler birbirine eşit değil mi? Teknik olarak bakıldığında 1 kalori, 1 kaloridir. Yani gün içinde almanız gereken bütün kaloriyi isterseniz birkaç dilim çikolatalı pastadan, isterseniz de farklı şeylerden karşılayabilirsiniz. Fakat vücudumuz bu kadar basit çalışmıyor yani, aldığınız kaloriler kadar kalorilerin nereden geldiğini de önemsiyor. Fizyolojik olarak bakıldığında, aldığınız kalorilerin sebzeden mi yoksa şekerden mi geldiği fark ediyor. Çünkü midenizde 100 kalorilik sebze veya 100 kalorilik şeker eşit yer kaplamıyor. Midemiz boşken, açlık hissinin sorumlusu, yemek yemeyi tetikleyen hormon ghrelin salgılanır. Karnımız doyduğunda ise ghrelin hormonu azalmaya başlar. Bir diğer hormon olan leptin ise,“doydum, bu” dedirten ve açlığımızı bastırarak beynimize daha fazla yememesi gerektiği mesajını ileten hormondur. Eğer aynı kaloride düşük hacimli yiyecekler tüketirseniz tokluk hissi yaratan hormon devreye giremez/geç girer ve hep aç hissedersiniz. Bu da yeterli kalorileri almış...

Mutluluk çeşitli hallerde gelebilir ve bazen tanımlamak zor olabilir. Ben genellikle iyi yaşam ve sağlıkla birleştiriyorum. Sağlıklı olmanın, hem fiziksel hem de ruhsal olarak iyilik hali olduğunu düşünürsek sağlıklı olabilmek için de mutlu olmak gerektiğini tahmin ederiz. Peki günlük hayatınızda siz ne kadar mutlusunuz veya mutlu olmak için neler yapıyorsunuz? Sizler için mutlu insanların 5 özelliğini özetledim Hayatın küçük zevklerini kaçırmıyorlar ve acele etmiyorlar: Hayat hepimiz için dönem önem monotonlaşır. Bir bakıma bir bazı rutinlerin olması iyidir, bizleri ek efordan kurtarır ama bu hayatın küçük zevklerini kaçırmamız anlamına gelmez. Mutlu insanlar küçük şeylerle mutlu olmayı bilirler ve hayatı aceleye getirmezler. Bunu kilo verme serüveninizde de kendinize uyarlayabilirsiniz. Eğer acele edip, hızlı kilo vermeye çalışırsanız ve kendinize ulaşması imkansız hedefler koyarsanız kısa süre sonra başarısız ve sonrasında mutsuz olabilirsiniz. Daha mutlu olmak için emin ve yavaş adımlarla ilerleyin ve küçük şeylerin değerini bilin. Baharda çiçekleri koklamak, dostlarla güzel bir sohbet,...

11 ayın sultanı Ramazan geldi. Uzun saatler aç kaldığımız, beslenme düzenimizin oldukça değiştiği bu dönemde dengeli beslenmek çok daha büyük önem taşıyor. Normal günlerde, herhangi bir öğünde eksik aldığımız bir besin ögesini gün içinde ara öğünlerde veya diğer ana öğünlerde tamamlama fırsatımız oluyor. Ama ramazan ayında öğün sayımız sınırlanıyor. Dengeli beslenme her zaman çok önemli ama özellikle Ramazan ayında daha enerjik ve sağlıklı olabilmek için düzenli ve dengeli beslenme çok büyük önem taşıyor. İşte ramazanda sağlıklı beslenmenin 10 ip ucu; Ramazanda öğünlerinizi genel olarak sahur, İftar ve Ara Öğün şeklinde düzenleyebilirsiniz. Böylece gün içinde almanız gereken besin ögelerini 3 öğüne bölmüş ve tek bir öğüne yüklenmemiş olursunuz. Sahura kalkmayı alışkanlık haline getirmek yapılacak en doğru davranıştır, bu şekilde hem açlık süreniz azalır hem de metabolizma hızınızı korumuş olursunuz. Sahurda yemek olarak da çorba, az yağla yapılmış zeytinyağlı yemekler veya hafif kahvaltılardan birisini seçmek en doğrusu olacaktır. Ayrıca...