
Anne olmak, bir kadın için hayatının en heyecan verici duygularından birisi. Bunun yanı sıra, hamilelik süreci anne adaylarının birçok farklı duyguları birarada yaşadığı bir dönem. Hamilelik, hem umut dolu bir bekleyiş olurken, hem de anne adayının kendisini kırılgan hissettiği, duygusal yoğunluklar yaşadığı bir süreçtir. Birçok kadın bu dönemde istemsizce duygu karmaşası yaşayabilir. Hamilelik Öncesi Hamilelik sürecini, annenin duygularını ve hamilelik döneminde karı-koca yaşantısını etkileyen iki çok önemli sebep var. Bunlardan biri, çocuk sahibi olma nedeni, diğeri de bebeğin planlı ya da plansız dünyaya gelmesi. Her anne-baba kendisine göre haklı sebeplerden dolayı çocuk yapmaya karar verir. Kendi hayallerini gerçekleştirmek, dünyaya kendi elleriyle bir birey yetiştirmek, evlilik ilişkilerini ve aile bağlarını arttırmak için, anne-babayı ya da eşi gibi yakın birisini memnun etmek için, ya da toplum düzenine uymak için. Bu sebepler, çocuk sahibi olmaya farklı açılardan bakar ve farklı yönlerden anlamlar yükler. Ebeveynler, özellikle annelerin sebepleri ne kadar kendilerine ait ve ne...

Beklenen gün yaklaşıyor… Yıllardır hayal ettiğiniz güne çok az kaldı ve her şeyin mükemmel geçmesi için elinizden geleni yapıyorsunuz. Peki, bu koşuşturma arasında kendinize gereken önemi veriyor musunuz? Evlilik hazırlıkları ve stresle baş edebilmek için bağışıklık sisteminizin güçlü olması gerekir. Düğün gününüze henüz vakit varsa bu süreyi, bedeniniz için en iyi şekilde değerlendirmenizi öneririm. Genelde düğün öncesi son 1-2 gün ve düğün günü, gelinlerde heyecan doruk noktasına ulaştığı için iştahta kesilmeler yaşanması normaldir. Ancak düğün günü parlayan bir cilt ve gözler, enerjik ve fit bir vücut için her gün az yağlı süt, yoğurt, sebze, meyve, hayvansal bir protein ve dengeli karbonhidrat tükettiğinizden emin olmalısınız. Düğün öncesi ihtiyaç duyulan ve koşuşturma sırasında yıpranan bedeninizin onarılması için gerekli olan vitaminler ve mineraller:Vitaminler VİTAMİN A: Cildimizi ve deriyi korur. En zengin A vitamini kaynaklarımız; havuç, kayısı, kırmız biber, koyu yeşil ve sarı sebzeler, yumurta, süt ve süt ürünleridir. VİTAMİN E: Kan dolaşımını düzenler ve cildin...

Zihin ve beden birbirleriyle sürekli iletişim ve etkileşim halindedir. Bu iletişime bazen biz de dahil oluruz, bazen hiç de farkında olmayız. Zihin ve bedenin ilişkisi, sağlık ve duygular üzerinde epeyce etkili. Zihin ve beden ikilisinin hislerimiz ve sağlığımız üzerinde etkisi çok büyük. Yakın zaman öncesine kadar, bilim insanları zihin-beden arasındaki ilişki hakkında her ne kadar şüpheci davranmış olsalar da, son birkaç senedir bu ikilinin insan sağlığı üzerinde oldukça etkili olduğunu kabul ettiler. Bağışıklık sisteminin, sinir sistemine kadar, yani doğrudan beyne bağlayan sinirlerin varlığını keşfetmişlerdir. Bilimde diğer bir buluş ise, beyin ile vücudun hücreleri arasında mesaj taşıyan ve böylece sürekli iletişim halinde olmasını sağlayan moleküllerin keşfedilmesidir. Yaşadıklarımız, bizi ilk önce duygusal olarak etkiler. Ya duygularımızın farkında oluruz, ya da olmayız. Eğer farkında olursak, bedenimizle ilişkimiz başlar. Hem kendimizi, hem de yaşadıklarımızı çok daha kolay anlayabiliriz, yaşadıklarımıza çok daha kolay anlamları yükleyebiliriz.Eğer farkında değilsek, işte o zaman bedenimiz kendisini korumak için savunmaya...

Geçen ay amaç (isteklerimizin nedenleri) belirleme yöntemleri üzerinde durmuştum. Bu ayki bültenimizde, bundan sonraki adımları sizinle paylaşmak istiyorum. *Amaçları belirledikten sonra hangi yolları takip etmeliyiz? *Amaçlarımıza ulaşmak için neler yapmalıyız? *Neler sayesinde vazgeçmeyiz? sorularına cevaplarını paylaşacağım. Bu konularla ilgili daha önceden de bilgi sahibi olmuş olabilirsiniz. O nedenle, teknik bilgilerin yanı sıra, “nasıl”lar üzerinde durarak, uygulanabilir yöntemlerle size ışık tutmaya çalışacağım. Öncelikle çok istediğimiz herhangi bir şeye, örneğin kilo vermek, spor yapmaya başlamak, verdiğimiz kiloları korumayı istemek vb. gibi faaliyetlere karar vererek, amaç belirlemek çok önemli bir başlangıç. Burada bahsettiğim arzularımızın nedenlerini, örneğin, neden kilo vermek istediğimizi, neyin bizi mutlu edeceğini bilmek ve ona doğru ilerlerken motive olmak, yolun geri kalanını yürümemizi oldukça kolaylaştırıyor. Çok büyük bir adım olan amaçlarımızı belirledikten sonra, aklınıza bunları “nasıl” gerçekleştireceğiz sorusu gelebilir. Bunun için ilk önce yapılması gereken, amaca giden hedefleri saptamaktır. Örneğin, amacınız diyelim ki, verdiğiniz kiloları korumak.Bunun için uygulamanız gereken beslenme programını bilebilirsiniz,...

Kilonuzu verdiniz mutlusunuz peki, şimdi ne yapmak gerekiyor? Eski yeme alışkanlıklarımıza geri dönüp, nasıl olsa 1-2 kilodan bir şey olmaz deyip, eskisi gibi kontrolsüz yemeğe mi başlayacağız ??? Kilo korumak Cevap; bu kadar çaba harcadıktan sonra tabi ki HAYIR! Ancak yeme alışkanlığınız değişmediyse eski alışkanlıklara dönme ihtimaliniz olabilir Kilo korumak pek çok birey için kilo vermekten daha zor olabilir peki neden? *Gerçekçi olmayan ve ulaşılamaz hedefler belirlenmesi veya olumlu beslenme alışkanlıklarını devam etmemesi en önemli sebepler olarak sayılabilir Hareket Planı: Ne yapmalıyız? Kiloyu korumanın sırrı, protein, karbonhidrat, yağ dengesi ve egzersiz ile uygulanan programın doğru seçiminde yatar. Çünkü binlerce insanın incelendiği çalışmalar gösteriyor ki en iyi diyet sürdürülebilir ve kişiyi mutlu eden diyettir, bu şekilde bir program uygularsanız kilo koruma süreniz de uzun hatta kalıcı olur. “Yine mi diyet yapmam gerekiyor? Ben hiçbir zaman, istediğim gibi yemek yiyemeyecek miyim?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Tabi ki istediğimiz, sevdiğimiz, keyif aldığımız besinleri tüketebilirsiniz ancak kilo almak...

Genelde hepimizin yaşamda beklediğimiz üç şey var: Sağlık, başarı ve mutluluk. Yaşamın birçok alanında başarı isteriz ancak, bu günkü konumuz sağlıklı yaşamı sağlayan doğru ve ölçülü beslenme, diyet yapma, verilen kiloları koruma ile ilgili olan bir başarı. Bazı kişiler başarmaya çalıştıkları şeyin küçük veya büyük bir şey olduğuna çok da takılmadan, aynı disiplinle onu başarmaya çalışırlar. Önemli olan başarmaktır ve başarılı olmak için gerekli prensipler hep aynıdır ve uygulayarak, başarıya ulaşırlar. Kaybetmek gibi bir alternatifleri yoktur. Onlar başarılı kişilerdir. Başarı şans mıdır? Ancak, bazı kişiler de, başarıyı bazı insanların şansı gibi görür ve kendilerinden yana olmadığına inanırlar. Onlar genelde başarılı olmaya odaklanmaktan çok, başarısız olmamak için çabalarlar. Hak ettiklerine inandıkları başarı geciktikçe sabırsızlanmaya başlarlar. Önlerine çıkan zorluklara göğüs germek ve özverili davranmakla, başarının bedelini ödediklerini zanneder, olaylar istedikleri gibi gitmediğinde de, alınyazılarını veya şartları bahane ederler.Yakın bir arkadaşımla, pilav pişirmeyi yeniden öğrenme konusundaki yaptığımız sohbetimizi (onun da iznini alarak) bugünkü yazı...

Her gelen yeni sene bizim hayâllerimizin bazılarına kavuşmamız için umut verebilir. Biz bütün hayâllerimize kavuşabilir miyiz? Tabii ki hayır. Ama “hiç” hayâl kurmazsak, büyük bir ihtimalle kavuşacağımız da “hiç” olacaktır. Bir kursu bitirmek, yeni bir dil öğrenmek, bir seyahate çıkmak, kilo vermek, daha iyi insan ilişkileri geliştirmek… Bunların her biri kendi içinde bir hayâldir. Hayâllerin amaç ve hedeflere dönmesi gerekir. Yoksa bir rüya, basit bir istek olarak kalırlar. Eminim, sizin de bazı hayâlleriniz vardır. Ben bu yazımda, hayâllerin basit istek ve arzu olarak kalmaması, amaç ve hedeflerin belirlenmesinde yardımcı olacak bazı bilgileri paylaşmak istedim. Hayâlimize Nasıl Ulaşırız? Yaşamda birçok hayâlimiz olsa da, bazıları daha önemlidir, önceliği vardır. Benim deneyimlerim, aynı anda iki ya da daha fazla konuya odaklanmanın zor olduğunu, o nedenle, hayâllerimizi önceliklerine göre sıralamaya çalışmanın daha doğru olduğunu gösterdi. Hayâlimizi gerçekleştirmek için ilk yapmamız gereken şey, “amac”ımızı bulmaktır. Çünkü amacımız güçlü değilse, vazgeçme duygumuz güçlenir. Hayâlimiz daha fit,...

Demir, vücudumuz için temel bir mineraldir. Vücutta üretilmediği için besinler yoluyla yeterli miktarda alınması gerekir. Demirin en önemli görevlerinden biri; hemoglobin (oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri) yapımıdır. Bu kırmızı kan hücreleri, vücudu baştan aşağı dolaşıp oksijeni tüm hücrelere taşır. Yeterli demir olmadığında ise, vücut kan hücresi yapımında zorlanır ve doku-organlar düzgün çalışmaları için gerekli olan oksijeni alamazlar. Demir, bağışıklık sistemi ve bilişsel performans için de gereklidir. Bu nedenle demir alımı; sadece çocukluk, gebelik, menopoz döneminde değil, her dönemde, kadın-erkek fark etmeksizin her bir birey için çok büyük önem taşımaktadır. Kandaki demir miktarı, hemoglobin ve hematokrit (hematokrit kandaki eritrositlerin (Rbc) hacim olarak oranını ifade eden terim) değerlerinin düşük çıkmasıyla ölçülür. Demir eksikliği anemisi olan birçok kişide belirti ve işaretler hemen görülmeyebilir, çünkü vücuttaki demir depoları yavaş yavaş boşalır. Ancak halsizlik ve güçsüzlük, yüzde ve deride solgunluk, çabuk yorulma, hızlı kalp atışları, baş dönmesi, asabiyet, iştahın azalması gibi bazı belirtiler anemi göstergesi...

Diyet yapan birçok kişi açlığa dayanamadığı ya da sadece mönülerden zorlandığı için vazgeçmiyor. Vazgeçmesinin en önemli gerçek nedenlerinden biri psikolojiktir. Diğer önemli neden de, özellikle zamanı kıt kişilerin diyet programında yer alan malzemeleri temin etmek ve hazırlamakta zorlanmasıdır. Vazgeçenler ya sıkılıyor veya kilo kaybetme hızından tatmin olmuyor. Bazıları da “suçluluk duygusu” ile bir anlık düşüş yaşıyor veya devam etmek için kendisini çok “mahrum” hissedip dönüş yapıyor, vazgeçiyor. Sonra da birçoğu başarısızlığını açıklamak için, diyetisyeni, diyet programını, yaşam şartlarını veya kilo vermeye müsait olmayan bünyesini suçlayabiliyorBu tarz birçok kereler kendisini tekrar ediyor. Sonuç olarak bazı kişiler kendisine zor gelenin gerçek nedenini hiçbir zaman kavrayamadan, yıllarca diyetisyen diyetisyen gezip, kilo vermeye çalışıp, başarısız oluyor. İnsanların diyet yaparken psikolojik zorlukların göz ardı edebiliyorlar: Psikolojik nedenleri üç ana grupta toplayabiliriz: Kilo kaybetmenin diyet yapan kişiye ne kazandıracağının (amacın) bilinmemesi İster 5 ister 50 kilo verilmek istensin, yeme alışkanlıklarının ve belki birkaç diğer yaşam tarzı...

Çevresel faktörlerin, kilo alımımıza olan etkisini artık hepimiz biliyoruz. Bu çevresel faktörlerden birisi de , “arkadaş”larımız olabilir. Örneğin; arkadaşınızla randevulaştınız ve dışarıya çıkıp yemek yiyeceksiniz. İşte tam da burada çok dikkatli olmak gerekiyor; çünkü arkadaşlarımız yemek düzenimizi ya alt üst edebilir ya da tam tersi, kuvvetlendirebilir veya etkilemeyebilir. Son yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kimle birlikte yediğiniz, ne yiyeceğinizin seçimi konusunda oldukça etkili oluyor. Yemek yediğiniz kişi eğer büyük bir porsiyon yemek ısmarlıyorsa, sizin de etkilenip aynı büyüklükte yemek ısmarlama ihtimaliniz oldukça yüksek. İnce ama çok yemek yiyen biriyle yemeğe gitmek ise, sizin de aşırı yemek yemenize neden olabiliyor.Bu konuda yapılan çalışmalardan birinde film izleyen 210 kolej öğrencisi kilolu arkadaşlarıyla yan yana (partner olarak kabul ediliyor) oturtulmuşlardır. Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin arkadaşlarının aldığı büyüklüğe çok benzer yiyecek aldıkları görülmüştür. Bununla birlikte araştırmacılar, yemek yerken arkadaşların yemek seçimlerinin önem taşıdığını bulmuşlardır.Diğer bir çalışmada da, araştırmacılar 32 yıl boyunca on binin üzerinde kişiyi...