İklim Dostu Beslenme

Dünyamızın, insan müdahalesi ile geri dönülemez biçimde değiştirildiği bir çağda yaşıyoruz. Değişimin etkilerini pozitife çevirmek ve doğru yönetebilmek için gezegene karşı sorumluluklarımızı bilerek yaşamak gerek.

Bu açıdan en temel ihtiyacımız olan ve yaşam döngümüzün temelini oluşturan beslenmenin hem bireylerin hem gezegenin sağlığına fayda sağlaması öncelik alınmalı. Hepimizin yuvası olan gezegenimiz ile ortak dilden konuşmaya ihtiyacımız var.

 

Sayısız araştırma bu noktada; “Akdeniz Tipi Beslenme” “Klimateryen Beslenme” ve “Vegan/Vejateryen Beslenme” modellerini önümüze koyuyor. Aslında hepsi birbiri ile uyumlu modeller. Ayrıca Akdeniz Tipi Beslenme, son 7 yıldır Dünyanın En İyi Beslenme Modeli seçiliyor.

 

Burada dikkat edilmesi gereken asıl nokta; bitki temelli beslenmenin önemini kavramak ve bitkisel proteinleri besin değerinden en fazla yararlanılacak halde tüketmek.

 

Akdeniz Tipi Beslenmenin temeli bitkilere dayanıyor. Tam tahıllar, meyveler, sebzeler, fasulyeler, otlar, baharatlar, kuruyemişler ve zeytinyağı tüketimi öneriliyor. Ayrıca haftada 1-2 kez balık veya deniz ürünleri tüketebilir; makul miktarda süt ürünü, yumurta ve kümes hayvanını da beslenmenize ekleyebilirsiniz.

 

Klimateryen Beslenmede karbon salımı ve su ayak izi düşük olan gıdalar öncelikli. Bu açıdan iklim krizine karşı önlem almak için ideal beslenme modeli olarak görülüyor. Sera gazı salımını en düşük seviyeye indirmek için hayvansal gıdaların tüketiminin sınırlı olmasını ve tüm ürünlerin yerelden karşılanmasını esas alıyor. Ayrıca mevsiminde tüketilen besinlere odaklanıyor. Bu sayede mevsim dışı üretim için harcanan enerji ve su ile lojistik, paketleme gibi süreçlerden kaynaklanan kirlilik ve atık da en aza indiriliyor.

 

Günümüzde, küresel gıda arzının yüzde 75’i sadece 12 bitki ve 5 hayvan türünden geliyor. Bu da milyarlarca insanın aslında ağırlıklı olarak hep aynı şey ile beslendiğini gösteriyor. Öte yandan üretilen gıdanın 1,3 milyar tonu ise daha sofraya ulaşamadan kaybediliyor. Oysa dünyanın şu anda hem açlık gibi önemli bir insan hakları sorunu hem de obezite gibi önemli bir insan sağlığı sorunu var. Karşımızdaki bu çelişkili tablonun çözümü içinse anahtar ise bitki bazlı beslenmenin ve yerel gıdaların tüketiminin artması ile kısıtlı beslenme şeklini çeşitliliğe doğru evriltmek. Buğday, mısır, pirinç gibi monokültürel tarımı tek seçenek olmaktan çıkarıp farklı alternatiflerle hem toprağı hem de sağlığı iyileştirmek mümkün.

 

Bitkisel protein kaynağı olarak ilk akla gelmesi gereken besin baklagiller. Hayvansal gıdalardan kaynaklanan emisyonlar bitki bazlı gıdalardan iki kat daha yüksek. (*) Hayvancılık sektörü, insan kaynaklı yıllık sera gazı salımlarının % 14-15’inden sorumlu tutuluyor. Oysa bakliyatlar karbon tutması, azot sabitlemesi, toprak erozyonunu önlemesi gibi birçok yararı olan iklim dostu gıdalar.

 

Bakliyatların daha iyi emilim ve daha iyi biyo-yararlanım ile tüketilmesi için filizlendirme umut verici bir yol. Bakliyatlar filizlendirildiğinde hem sindirimi ve emilimi kolaylaşıyor hem de daha yüksek antioksidan kapasitesi ve daha yüksek protein sunuyor.

(*) Nature Foods 2021 araştırmasına atıf.