İnsülin, vücudumuzdaki birçok işlemi kontrol eden önemli bir hormondur. Birçok modern sağlık sorununun merkezinde bu hormon ile ilgili problemlerin olduğu düşünülüyor.

Hücrelerimiz bazen insüline cevap vermeleri gerektiği gibi cevap vermezler,  bu duruma insülin direnci denilir ve oldukça yaygın bir durumdur. Yapılan bir çalışmaya göre obez bireylerin % 70’inin insülin direncine sahip olabileceği bildiriliyor. Ayrıca obez çocukların ve gençlerin üçte birinin insülin direncine sahip olduğu düşünülüyor

Bu rakamlar korkutucu gözükebilir fakat iyi haber şu ki insülin direnci yaşam tarzınızdaki basit değişiklikler ile büyük ölçüde iyileştirilebilir.

 

İnsülin ve İnsülin Direnci Tanımları

İnsülin pankreas adlı organın salgıladığı bir hormondur. Ana rolü kanda dolaşan şeker miktarını düzenlemektir.

Her ne kadar insülin kan şekerini düzenlemede rol alsa da, yağ ve protein metabolizmalarını da etkiler.

Karbonhidrat içerikli bir yemek yediğimizde kan dolaşımımızdaki kan şekeri miktarı artar.

Pankreastaki hücreler bu artışı fark eder ve kan dolaşımına insülin salgılar. Bu durum kandaki şeker miktarının düşmesine yol açar ve onları ihtiyaç bulunan yerlere yerleştirir yani ya kullanım için ya da depolamada kullanılırlar. Bu önemlidir çünkü kanda yüksek miktarda şeker bulunması toksik etkilere, birçok farklı zarara hatta gözlem altına alınılmazsa ölüme bile neden olabilir.

Fakat, birçok neden yüzünden bazen hücreler insüline vermeleri gerektiği gibi cevap veremezler. Bir başka deyişle hücreler insüline karşı direnç kazanırlar. Bu durum yaşandığında pankreas kan şekeri seviyesini azaltmak için çok fazla insülin üretmeye başlar ve bu durum kanda yüksek insülin seviyesine neden olur ve bu hiperinsülinemi olarak adlandırılır.

Bu durum zaman içinde kendini geliştirebilir ve hücreler insüline karşı git gide daha dirençlenirler ve hem insülin hem de kan şekeri seviyeleri artar. Sonunda, pankreas işlevlerini kaybedecek duruma gelebilir ve pankreas içindeki hücreler hasar görebilir.

Bu durum insülin üretiminin azalmasına yol açar yani bu durumda az miktarda insülin ve kalan azıcık insüline cevap vermeyen hücreler vardır. Bu durum kan şekeri seviyesinde bir anda hızlıca yükselmelere neden olabilir. Kan şekeri seviyesi belirli bir alt sınırı aşarsa tip 2 diyabet tanısı olur. Aslında tüm bu anlatılanlar tip 2 diyabetinin nasıl ortaya çıktığının ve geliştiğinin basitleştirilmiş anlatımıdır.

Tip 2 diyabet dünyanın %9’luk bir kısmını etkiliyor ve insülin direnci bu yaygın hastalığın temel nedenidir.

Direnç veya Hassasiyet

İnsülin direnci ve insülin hassasiyeti bir madalyonun iki yüzü gibidir.  Eğer insüline dirençliyseniz, insülin hassasiyetiniz düşük demektir. Tam tersine, eğer insüline karşı hassassanız, insülin direnciniz düşük demektir.

İnsülin hassasiyetine sahip olmak iyi iken insülin direncine sahip olmak kötüdür.

İnsülin Direncinin sebebi nedir?

İnsülin direncine sebep olabilecek birçok potansiyel vardır. Genetik faktörler neden olabilmekle birlikte çevresel bir çok etmen de insülin direncine sebep olabilir.

Ana nedenlerden birisinin kanda bulunan yağ miktarının artışı olduğu düşünülmektedir. İç organlardaki yağlanmanın artması oldukça önemlidir.  Özellikle bel bölgesi yağlanmada ilk akla gelen insülin direncidir. Bu tip yağlanma kana çokça serbest yağ asidi salınımına neden olabilir hatta enfeksiyonel hormon salınımı ile insülin direncine neden olabilir. Fazla kilolu insanlarda olduğu kadar normal kilolu insanlarda da görülebilir.

İnsülin direncinin bel çevresi yağlanması ve kilo dışında  birkaç olası başka nedeni vardır:

  1. Fruktoz: Yüksek fruktoz (meyveden değil, işlenmiş şekerden) hem farelerde hem de insanlarda insülin direnciyle bağlantılıdır.
  2. İnflamasyon: Vücutta artmış oksidatif stres ve enfeksiyon insülin direncine yol açabilir.
  3. Hareketsizlik: Fiziksel aktivite insülin duyarlılığını artırır ve aktif olmamak insülin direncine neden olur
  4. Bağırsak florasının bozulması: Liften yoksun ve basit şekerin bol olduğu barsaktaki probiyotik dengesinin bozulduğu durumlar da etkili