İREM YARGICI’NIN KENDİSİ İÇİN ROMANTİK MASA SEÇİMİ: SADE, KALİTELİ, ŞIK VE ZARİF

İrem Yargıcı muhteşem organizasyonların düğün, davet ve özel günlerin sihirli değneği siz dileyin o gerçekleştirsin. Hem de stresli yapısı ve telaşına rağmen size hiçbir şey hissettirmeden… Sevgili İrem spor ve iyi beslenme üzerine çok disiplinli bir yaşam sürse de bu duruma birazcık isyanı da var;” hep beraber yiyip içelim” diyor ne dersiniz?

irem yargiciD.K. İrem Yargıcı dendiğinde ilk akla hangi kelimeler gelir?

İ.Y. Heyecanlı, stresli, her şey için koşturan.

D.K. peki klasik bir soru sorayım: Hayat felsefen nedir ve seni ne mutlu eder?

İ.Y. Hayata pozitif bakmak felsefem. Mutluluk ise herkese göre değişir ama, benim için sonucu iyi olan her şey beni mutlu eder.

D.K.  Akşam yemeği kaçırdığında, ertesi gün ne yaparsın?

İ.Y. “Yemeği nasılsa bozdum yemeye devam” derim. İşin şakası bir yana kesinlikle spor yaparım ve az yemeye dikkat ederim. Yemek yiyip vicdan azabı çekip diyete girmekten sıkıldım herkes bunu konuşuyor hayat böyle çok zor keşke toplu bir karar alsak hep beraber yesek içsek eğlensek bu kısacık hayatta ama kilo almasak veya kilolu olmak trend olsa ne güzel olurdu. Senle de sadece eğlenceli sohbet ederdik sana diyet stresiyle gelmezdim

D.K. Beslenmede “olmazsa olmaz” diyeceğin bir şey var mı?

İ.Y. Aslında yok. Abur – cubur çok yemem. Tatlıyla da çok aram yok, daha çok tuzlu seviyorum.

D.K. Hayır diyemeyeceğin ne var?

İ.Y. Erik

D.K. Sporla hayatının önemli bir parçası biliyorum severek yapıyorsun değil mi?

İ.Y. tabi çok uzun zaman oldu 20 yaşından beri yaparım Haftanın  6 günü spor yapıyorum.

D.K. Yapamadığın zaman nasıl hissediyorsun?

İ.Y. Vicdan azabı çekiyorum. Spor benim için yemek, içmek gibi bir şey.

D.K. Stresli olduğunu söyledin. Sana özel stres azaltma yöntemlerin var mı?

İ.Y. Onu beceremiyorum. Bir ara yoga yaptım ama aktif bir yapım olduğu için bana göre olmadığını fark ettim.

D.K. Bir günün nasıl geçiyor? İş yüzünden sosyal hayatın yoğun diye düşünüyorum

 İ.Y. Evet, sosyalim. Aslında çok düzenli bir hayatım var. Erken yatar, erken kalkarım. Günüm 7:30 da başlar. Mutlaka hemen spor yaparım. Ya eve hoca geliyor, onunla çalışıyorum. Ya da, yürüyüşe çıkarım. Hemen her gün 40-50 dakika yürüyorum. Ondan sonra bir duş ve kahvaltı yapıp, doğru işe… Ondan sonra işte bütün gün koşturuyorum. Akşam da eve atıyorum kendimi.

D.K. Bu kadar koşturma arasında, ev ve iş hayatı arasında nasıl denge sağlıyorsun?

 İ.Y. İşimi çok severek yapıyorum. Ben çok geç anne oldum ve başlarda “Acaba ikisini yapabilir miyim?” diye çok düşündüm ve korkularım vardı. Ama bugün başardığımı düşünüyorum. Oğlum 13 yaşında oldu. Dengeye gelinde, işin yoğun olduğu zamanlarda pek de sağlayamıyorum. Uyurken bile düşünüyorum. “Şunu şöyle yapayım, bunu böyle yaparsam daha iyi olur” gibi düşüncelerle çok uyandığım olur.

D.K. İnsanların çok keyifli, özel zamanları için yapılan bir işin var. Ama stres yarattığı anlaşılıyor. Bunu nasıl dengeliyorsun?

İ.Y. İşimde strese giriyorum ama, müşterilere belli etmiyorum. Onlar genelde ilk defa böyle bir şey yaptıkları için zaten stres içindeler. Bizim en büyük görevimiz, müşterilerimizi rahatlatmak. Artık on beş sene olduğu için, bazı şeyler oturdu. Ancak,  yapı olarak da heyecanlı olduğum için, zaman olsa da “biran evvel bitsin” istiyorum.

 D.K. Ayrıca, her bir kişi de kendine özel, değişik bir şey ister. Çeşit çeşit insan var. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersin?

İ.Y. Organizasyonla ilgili olarak, dediğim bibi birçok şey gayet iyi oturdu. Mimarlarımız, tasarım ekibimiz var. Bizim müşteri kitlemiz iki çeşit. Birincisi, bilinçli ve ne istediğini bilenler. Bir hayalleri var. Onların fikrini de aldıktan sonra, proje haline getiriyor ve onu hayata geçiriyoruz.  İkincisi de,  bize çok güvenerek geliyorlar. “Biz sizin zevkinize güveniyoruz, tarzınızı beğeniyoruz, onun için her şeyi size bırakıyoruz” diyorlar.

D.K. Hangisi daha zor müşteri tarzı?

İ.Y. Aslında ikisi de büyük sorumluluk. Birinci tarz müşteri didikleyebiliyor ve ne kadar didiklerse, o kadar çok terslik çıkıyor.

D.K. “Sakınan göze çöp batar” gibi mi?

İ.Y. Aynen öyle. Diğer gurupla ilgili olarak da, bana güvendikleri için “süper” olmaya çalışıyorum.

D.K. Dekor konusundaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz? Örneğin, açık hava organizasyonlarında, havanın bozulup yağmur yağması ile ilgili nasıl önlemleriniz var?

İ.Y. Bizim her zaman back-up olabilecek yerleri seçiyoruz. Otellerin zaten balo salonları oluyor. Ayrıca hava raporları %80 tutuyor. Onun için bir iki gün önceden ne olacağını biliyoruz. Bir de bu yeni kanundan sonra, bir çok kişi içerde istiyor. Zaten belli bir saatten sonra, içerideki hazırlıklar ne kadar tam olsa da, bazı insanlar içeri girmek istemiyor. Girseler de, performansta bir düşme oluyor. Dekorlar konusunda da, dekorlar artık eskisi gibi minimumda değil. Çok zengin. Biz mekânı bambaşka bir yer haline getiriyoruz. Mesela “Fransız sokağında evlenmek istiyorum” derlerse, Fransız sokağını yaratıyoruz.

D.K. Sizin çiçek bölümünüz de var. Organizasyonlarınızda işlediğiniz temaları, çiçekle nasıl bütünleştiriyorsunuz? İnsanların çiçek alırken nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?

İ.Y. Çiçek bölümümüzdeki çalışmalar olarak, eğer bu bir organizasyon için ise, İşlediğimiz temaya ve renge ve ambiyansa uygun seçiyoruz. Ama bir müşteri telefon edip ya da dükkâna geldiyse ve bir düğün ya da yaş günü için hediye yollamak istediyse, o zaman gidecek çiçekleri bayan için pembe ve tonlarından seçiyoruz. Ama, erkek için ise, bordo, kahverengi gibi daha  maskülen renkleri kullanıyoruz.

D.K. Evdeki beslenme düzeniniz nasıl?

 İ.Y. Evimizde çok tuzlu, yağlı yemek pişmez. Ama, masada çok çeşit severim. Ayrıca, evde her gün mutlaka bir kek olur. Oğlum için veya gelen gidenimiz çoktur, onlar için.

D.K. Yemek yapmayı sever misin?

İ.Y. Vaktim olmadığı için yapamıyorum aslında yapabilirim mesela çok güzel krem karamel yaparım.

D.K. evdeki sofranızda da örtüler, güller, mumlar  olur mu?

İ.Y. Misafir ağırladığımız zaman, evet. Ama normal, rutin yaşamımızda çok sık olmaz. Çiçek bölümünden “eve götüreceğim. Bana çiçek verir misiniz? Dediğimde, ellerinde kalmış olanları veriyor, kıyamıyorlar.

D.K. Eşin sana çiçek alıyor mu?

İ.Y. Tabiî ki, hayır. Oradan yırtıyor…

D.K. İrem’in “romantik” masası nasıl olmalı?

İ.Y Kalabalık olmayan, net bir şekilde hazırlanmış, kaliteli zarif ve şık bir masa. Ve mumsuz bir masa düşünemiyorum. Mutlaka mum olmalı. Ham renkleri severim. Çünkü her rengi kaldırır. Üzerine hangi rengi koysanız, gider.

DK. Düğünlerin favori rengi hala beyaz mı?

 İY.  Eskiden sadece beyaz kullanılır gibiydi ama artık öyle bir şey kalmadı. Siyahı bile kullanıyoruz sadece siyah veya kırmız isteyenler olabiliyor