- ŞİŞMAN ŞİRKET HIZLI KOŞAMAZ
- FRANSIZLAR ARTIK ŞİŞMANLIYOR
- ÇOCUKLARLA BERABER YEMEK ÖNEMLİ
- BASKETBOL DİSİPLİNİ VE EKİP ÇALIŞMASI KİŞİSEL BAŞARIMA ÖNEMLİ KATKI SAĞLADI
- AZ VE SIK YENİLİNCE BEYNİN MİDENİ KONTROL EDEBİLİYOR
- ARA ÖĞÜNÜ BIRAKINCA KİLO ALDIM PANİK OLDUM
- ŞİRKETLER YAĞLARINDAN KURTULMALI
Nedim Esgin Milli Basketbolcu iken Amerika’daki eğitimi için sporu bıraktı, Saint Benoit Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nin ardından San Francisco Golden Gate Üniversitesi’nde Pazarlama eğitimi aldı. 21 yıl Koç Holding Dış Ticaret bölümünde görev yaptı, bunun 6 yılı Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinin sorumluluğu iken 12 yıl ise Dış Ticaret Başkan Yardımcısı olarak Fransa’ daydı, görevinin son 3 yılını ise Türkiye’ye dönerek Arçelik Genel Müdürü olarak tamamladı. 2006 yılında Fransız Kesa grup ortaklığı ile Darty markasını Türkiye’ye getirdi ve CEO ‘ su oldu.
Bu süreçte her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğunu sevgili Zeynep bence bir kez daha kanıtladı. Esgin ailesinin örnek gösterilebilecek aileler arasında olmasında büyük payı vardır. Gördüğüm en harika iki çocuk Selin ve Emre ise biraz Fransa biraz Türkiye olmak üzere hep babalarının yanındalar. Değerli dostum Nedim’den bu röportajda yeni bir şey daha öğrendim “şişman şirket hızlı koşamaz” Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
D. K. Sevgili Nedim, milli basketbolcu olduğunu biliyorum. Bu spor disiplini senin iş yaşamına nasıl yansıdı?
N. E. Bu herhalde çok küçük yaşlarda başlayan bir disiplin. İş hayatına geldiğin zaman “ben sporcuyum, disiplinli olmalıyım” demiyorsun. Ama bazen geri dönüp baktığımda daha fazla çalışmak, hırs, mücadele, başarı istemek, yenilmeyi kabul etmemek, son saniyeye kadar bir yaratıcılık yapmak gibi isteklerimi fark ettim. Bütüne baktığın zamanda, evet o gençlik yıllarındaki spor hayatının bana bazı güçlü alışkanlıklar kazandırdığını daha sonra anladım
D. K. Basketbolda son on, on beş saniyede oyunun gidişatı değişebiliyor. Meselâ oyunu kaybederken bir anda atak yapıp şampiyon olabiliyorsun. Bu senin özellikle krizlerdeki başarılı yönetiminle örtüşür mü?
N. E. Bu çok güzel zekice bir benzetme.Özellikle bir strateji değişikliği ve stres üzerine çok büyük bir faydası olduğu kesin. Dediğin gibi maçın son on saniyesi geride olsan da eğer top sendeyse halâ maçı kazanma ihtimali var. Muazzam bir stres altındasındır ama o topu son kullanıcı isen, bu stres ikiye katlar. O anda, maçın o son saniyelerinde bir kaç olasılığı düşünebilmen lazım. Şutu atarsam, şuraya geçersem bir sürü şey aklından geçiyor ve çok sağlıklı bir karar alabilmen lazım. Günlük yaşam ve iş hayatımız hep bir stres altında ama stresin üstüne çıkıp, yönetirsen ve doğru kararlar alabiliyorsan kazanırsın sana katılıyorum son saniye stresini yönetme pratiğimin mutlaka etkisi var
D.K. Sen konuşurken, aklıma yaptığım beslenme önerileri geldi. Biz de bir kilo verme programına başlayan danışanımıza başına gelebilecek bütün zorlukları, bütün ihtimalleri önceden anlatırsak, birey bunlara hazırlanmış oluyor. Aynen senin az önce söylediğin gibi, “bu pası atarsam ne olur?” Diyet yapan kişi de önünü görmeye çalışmalı. Örneğin, akşam sekizde bir yemek davetine eğer aç karnına gidersen, kontrolü kaybedersin. Ama saat üçte ve beşte iki ara öğün yaparsan, saat sekizde davete gittiğinde daha kontrollü olursun bunları halâ uyguluyor musun?
N. E. Kesinlikle yapıyorum. Benim kariyerimin büyük bir kısmı Koç topluluğunda geçti. Biz o zamanlar üst düzey yönetimi olarak senden yardım, danışmanlık almıştık. Ve söylediklerini uygulamıştık. Sonra, ben ayrıldıktan sonra bir süre daha rahat bir hayatım oldu. Aslında ben her zaman disiplinliydim ama ara öğünleri bırakmıştım. Bir anda kilo aldığımı hissettim ve koşa koşa sana gelmiştim. Senle yaptığımız görüşmede ara öğünlerin eksikliği yüzünden metabolizmamın yavaşladığına karar vermiştik, düzeltince hemen sonuç aldım tabi ki.
DK. Sosyal hayatının yoğun olduğu dönemleri nasıl idare edebiliyorsun yeme disiplini konusunda senin tavsiyelerin var mı okuyucularımız için?
Haklısın çok sık akşam yemeklerine gidiyoruz. Dikkat ettim, dışarıda yemeğe oturduğumuzda saat dokuz – on oluyor. Bu çok kötü bir şey. Buna şöyle çözüm getirdim. Yedi buçukta falan eve gidiyorum. Çocuklarla birlikte masaya oturuyorum böylece hem onları görmüş oluyorum hem de hafif bir şeyler atıştırarak davete çok aç gitmemiş oluyorum. Restoranlarda uzun zamandır bir adet var. Ekmekle zeytinyağı veya zeytin geliyor. Dayanamıyoruz, ekmeğimizi banıyoruz. Bunları çok aç olduğun zaman yapıyorsun veya davette yemeğe oturmadan gelen başlangıçlara hayır diyemiyorsun ama hafif tok giderden kontrol sende oluyor midene beynin sahip çıkıyor.
D.K. Eve gidip çocuklarla olarak bunu formülize etmiş olman da çok güzel. Bütün ailenin bir arada yemek yemesine önem verir misin? Nasıl bir yeme düzeniniz var? Çocukları kontrol edebiliyor musun?
N.E. Edebiliyoruz. Özelikle son zamanlarda çocukların damak tatları, zevkleri gelişti. Onlara bunu geliştirecek yemekler, tatlar tattırarak gelişim sağladık. Çünkü onun haricinde hamburgerdi, pizzaydı, köfteydi, pilavdı, patates kızartması gibi klâsik şeyler seviyorlardı. Onlara her türlü yemek tattırarak, ciddi bir yelpaze açtık. Arkasından bunu bir sohbet haline getirdik. “Bunun içinde şu var, bu var” gibi. İkinci kademe neyin sağlıklı, neyin sağlıksız olduğuydu. Eğer ben işten geç gelmişsem ve çocuklar dayanamayıp yemek yemişlerse bile, ben eve geldiğimde eşim Zeynep’le yemek yerken muhakkak çocuklar gelir ve biz yemeği yerken yanımızdadırlar.
D.K. Ben Zeynep’ten bunu dinlemiştim. “Nedim çocukları mutlaka masada ister” diye ve bu çok hoşuma gitti ama Zeynep de çok dikkatli bu konuda o da hep formda zaten anne ve babanın böyle örnek olması, çocukların ailece doğru yemek yiyor olmaları önemli. Gelecek için harika bir yatırım olmuş. Tebrik ederim.
N.E. Zeynep de titizdir hatta ondan ve senden öğrendiğim bir şey daha var ki bence çok önemli; tabağımı yarım bırakıyorum. Eskiden utanırdım. Bizim aile terbiyemiz “tabakta yemek bırakılmaz” şeklindeydi..
D.K. Ailece uzun yıllar da Fransa’da kaldınız. Fransa’daki yeme alışkanlıkları, Türkiye’ye gelince bir zorluk yarattı mı? Yoksa devam ettirdiniz mi?
N.E. Bizim Fransa’da da Türkiye’de de yeme alışkanlıklarımız aynı gibi. Genelde ızgara ve sebze ağırlıklı. Bizim evimizde annemizden gördüğümüz ağır yemekler olmadı. Fransa’da da onların soslu, tereyağlı, kremalı yemekleri pişmedi. Ama Fransa’nın en güzel şeyi ekmeği. Allahtan sık sık gidiyoruz da özlem gideriyoruz
D.K. Fransa’da kadınlar hep ince olduğu hayranlıkla anlatılır hatta bu konuda formüller efsanedir. Sen ne diyorsun Fransa’da hiç şişman yok mu?
N.E. Muhakkak var. Son gittiğimde gazetede özellikle çocuklarda şişmanlığın sürekli arttığına dair bir yazı okudum. Dünyanın her tarafındaki kötü beslenme alışkanlığı orada da yaygın. Fast food her yere girmiş vaziyette. Eskiden 80’li yılların sonlarında yemek hep keyifli ve uzun süren şekilde restoranlarda yenirdi eskiden her köşede Fransız cafesi vardı. Bunların yüzlercesi kapanıyor, yerine sandwich vb satan hazır yemekçiler açılıyor
D.K. Fransızların egzersiz alışkanlığı nasıl?
N.E. Fransızların fit olmalarının en büyük nedeni, yürümeleri. Biz maalesef yürüyemiyoruz. Hem yollar bozuk hem de İstanbul engebeli. Paris’de her yer düz. Zaten kısa mesafe için taksi tutmaya kalksan, adam sana kızar. Metro’ya bineyim dersen bile, binmek için yüzlerce metre var. İndiğin noktadan adrese de yürürsün. Araban olsa da yürürsün.
D.K. Sen spor yapıyor musun?
N.E. Evet. Her sabah yarım saat streching yapıyorum. Arkasından on beş dakika ağırlıklarla kas çalışması da yapıyorum. Son zamanlarda karar verdim, pilatese e başlayacağım.
D.K. Jokerlerle aran nasıl?
N.E. Senin en sevdiğim yaklaşımlarından biri de bu olmuştu Öğrendiğim günden beri aklımdan çıkmıyor. Haftada iki kez joker hakkımı kullanıp canım ne isterse yiyorum, biliyorum her deste de iki joker vardır ama bazen ufak hileler yapıp birden fazla joker kullandığımda oluyor itiraf edeyim ki…
D.K. Masanın üzerinde “Şişman Şirketler” diye bir kitap görüyorum neler var içinde?
N.E. Ben Koç Holding’ te iken İngiltere’de bir üst düzey yöneticiler toplantısında bir sunumda bahsedilmişti. Bu kitap beni çok etkiledi daha sonra da alıp çok fazla hediye ettiğim bir kitap oldu Şirketler ilk kurulduğunda genç ve dinamik olur, İşe alınan kimseler yenidir heyecanlıdır prosedürleri son derecede yalındır. Sonra şirketler büyüdükçe, başarılı da olsalar, zamanla kadrolar şişmeye, prosedürler ağırlaşmaya başlar, sonra masraflar artar, kontrol edilemez hale gelirse ağırlaşma yani şişmanlaşma başlamıştır.
D.K. O şirketlerin istenmeyen yağlardan mı kurtulması gerekiyor? Nedir o yağlar?
N.E. Gereksiz harcamalar, fazla istihdam, gereksiz telefonlar, lüks harcamalar, süreçlerin uzaması, bürokrasi de artış yağlanmadır aslında
D.K. Güzel bir benzetme oldu ben bunu kullanırım artık çok hoşuma gitti peki şirket zayıflarsa ne olur?
N.E. daha hızlı koşar şişman şirket hızlı koşamaz fit şirket dinamik olur, pazar payı alır birçok avantaj yakalar ve tabi bunların hepsi sana kazanç, kâr getirir. İnsan olsun, şirket olsun şişmanlık ve sağlıksız bir yapı istenmeyen bir durumdur öyle değil mi?.
D.K. Çocukların beslenmesinde son derece dikkatlisin spor da yapıyorlar hatta Emre senin gibi İTÜ basketbol takımında. Peki Darty nasıl büyüyor? Adolesan dönemine geçti mi? Emeklemesi bitti mi?
N.E. Emeklemesi bitti. Şimdi büyüyor. Hızla büyüyor. Üçüncü yılda 16. mağazamızı açtık. Sağlıklı büyüyor.
D.K. Yağlanmıyor yani öyle mi?
N.E. Yağlanması mümkün değil, çünkü hızlı koşuyoruz. Şirketin “start up” dediğimiz devresi vardır. Sonra da büyüme devresi gelir. Biz büyüme devresindeyiz. Bu içinde bulunduğun sektöre göre yavaş ya da hızlı olabilir. Bizim içinde bulunduğumuz sektör çok hızlı ve büyük dinamikleri olan bir sektör. Hızla değişen bir sektör. Biz koşar adımlarla büyümeye devam ediyoruz. Üç sene içinde marka bilinirliğimiz, müşterilerimizin gözünde iyi bir yer edinmeye başladık. Sadık müşteri yarattık. Bu çok önemli. Bize müşteri tekrar geliyor. Ben ve ortaklarım da son derecede memnunuz.
D.K. Koşarken sağlıklı büyümek için vitaminler, mineraller gerekli. Onlar nedir? Eğitimler gibi mi?
N.E. Eğitimler ve sürekli gelişim önemli. Ama şirkete aldığımız kişilerin seçimi başta gelir. İyi ve kaliteli yenilen yemek, doğru miktarda yenilen yemek şişmanlık için tedbirdir. Aynen şirket içinde öyle kafa yapısı ve kişilik olarak sağlam sıhhatli kişileri seçiyoruz. Biz iki şeye çok dikkat ediyoruz. Birincisi iyi yerde mağaza açıyoruz. İkincisi de doğru adam alıyoruz. İşte o zaman yağlanmazsın.
D.K. Şirket olarak madem bu kadar fitsiniz ve yağlanmıyorsunuz da, niye müşterilerinize çikolata hediye ediyorsunuz?
N.E. Birincisi şirketin anavatanı Avrupa’da, Fransa’da bu uygulama var. Çikolata yerine şampanya veriliyor. Aslında bu bir kutlama. Bak ben sana güvendim, malı aldım ama daha ucuzunu buldum. Al bir şişe şampanya, patlat diyoruz. Bizim Türkiye’deki geleneklerimizde ise buna en uygun çikolata veriyoruz ama en kaliteli madleni veriyoruz.
Şişman Şirket( Yönetim Geliştirme Merkezi Yayınları)
Yazan: Andris Zoltners, Prabhakant Sinha, Stuart Murphy
Türkçe çeviri: Mehmet Özcan