Gündelik hayatımızda yaşananlar bazen bizi sonuçlarıyla, bazen de süreçleriyle etkiler. Neler yaşadıklarımız, nasıl hissettiklerimiz ayırt edici olurken, bakış açımız, nasıl düşündüğümüz ise belirleyici oluyor.Hepimize uzun yıllardan beri tanıdık olan, masalsı hikâyeleriyle epeyce bilindik Yunan yazar Aseop’un bir hikâyesine, masalsı hikâyesine değinmek istiyorum. Su ve kara kaplumbağasının hikâyesi…
Bir gün su kaplumbağası diğer hayvanlardan önce kendi hızıyla övünüyordu. “Bugüne kadar tüm hızımı ortaya koyduğumda hiçbir kez yenilmedim. Benimle yarışacak olan herkesle kapışabilirim” dedi.
Kara kaplumbağası sessizce şöyle dedi, “Teklifini kabul ediyorum.”
“Çok şakacısın” dedi su kaplumbağası; “seninle her şekilde yarışabilirim.”
“Bu övünmeni ta ki yenene kadar kendine sakla” diye yanıt verdi kara kaplumbağası. “Yarışalım mı?”
Böylelikle bir saat belirlendi ve yarış başladı. Su kaplumbağası neredeyse gözden kaybolurcasına, bir seferde hızlıca ileri atıldı, ancak sonra durdu ve kara kaplumbağasını küçümseyerek, yere uzanıp kestirmeye başladı. Kara kaplumbağası ağır ağır ilerledi, ilerledi ve su kaplumbağası birden kısa uykusundan uyandığında, kara kaplumbağasının bitiş çizgisine ne kadar yaklaştığını gördü. Bu zaman içinde de yarışı kazanmak için yerinden kalkıp koşamadı. Sonra da kara kaplumbağası şöyle dedi: “Yarışı, basamak basamak ilerleyerek çalışmak kazanır.”
Kısa vadede bakıldığında sonuç ya da hedef odaklı olmak çok daha iyiyken, uzun vadede bakıldığında ise, kişi kendi düşünce yapısına göre hareket ettiğinde zarar verici durumlarla karşılabilir.
Bir açıdan hedef (sonuç) odaklı olmak olumlu bir şey olarak (bunu okuyan herkesin belirli bir amacı olup, buna ulaşmak için belirli bir plan üzerinde çalışıyordur), çoğu insan bu ilk gruptadır. Bu gruptaki insanlar öncelikli olarak sonuca odaklanırlar ancak bir kısmı unuturlar; o da süreçtir. Sonuç odaklı insanlar, hedeflerine ulaşmak için çabalarlar, savaşırlar ve buna göre hareket ederler. Bunun gibi, süreç odaklı insanlar, kendilerini geliştirmek için çabalayan, savaşan ve buna göre hareket eden insan topluluğudur. İki grup insan da amaçlarına ulaşacaklardır, ancak süreç odaklı insanların aksine, sonuç odaklı insanlar bir amaca ulaştıktan sonra, o ulaştıkları yerde sayma tehlikesini daha fazla yaşarlar. Bu insanlar hayatlarının geri kalan kısmını, kendi koydukları amaçlara ulaşmaya çalıştıklarının farkında bile olmayacaklar. Bu onları geliştirmeyecektir: sürece odaklanmadan, konulan hedeflere ihtiyaç doğrultusunda ulaşmak ve bunun dışında hiçbir şey yapmamak. Bu amaçlar onların büyümesini ya da gelişmesini engeller.
İnsanlar diyet yaparken de, çoğu zaman sonuca odaklanır. Ne kadar kilo verdim, bir ayda olabildiğince fazla kilo verebildim mi, gibi sorular hep zihinlerdedir. Belirli bir süre için, bu amaca odaklanmak, kararlılığı beraberinde getirerek, hedeflenen zamanda hedeflenen kiloya inilmesini sağlar. Ancak, ya sonrası?.. Geri alınan kilolarla sonuçlandığında?.. Bütün çabalar sanki boşa gitmiş gibi hissedebilir insan. Kişi istediği kiloya inerken, nasıl bir “süreç”ten geçtiğini dikkate almadığında, sadece “sonuc”a odaklandığında, anlık başarıdan sonra gelen başarısızlık hissiyatı rahatsız edici olabiliyor. Bunun önüne geçebilmek için de, diyet süresince beslenme programına odaklanarak bu süreçte kişinin kendisini yeme davranışları konusunda nasıl geliştirebileceği üzerinde çalışmak önemli fayda sağlayacaktır.
Peki o halde, amaçlar neden bu kadar önemli?
Bir amaç olmadan, herhangi bir süreçten bahsetmek olmaz. Amaçsız, bir süreç yoktur. Ne zamanki bir amacı hedefliyor, hangi yola doğru gideceğinizi belirlemiş oluyorsunuz, oraya nasıl varacağınıza epeyce dikkat etmelisiniz. Doğru yolları takip ettiğinizden emin olmak için düzenli olarak hedeflerinizi kontrol etmek, hedefinize doğru giderken de gittiğiniz yolları, yani sürecinizi, geliştirmek çok önemli.
Süreç odaklı olan insanlar, sonuç odaklı insanların aksine, amaçlarına yönelik çalışırken, süreç boyunca hedeflerine ulaşabilecekleri yolu belirleyip, giderler. Bu da onların bu yola daha sıkı bağlanmasını ve daha çok öğrenmelerini sağlar. Böylece, bu tip insanlar hatalarından epeyce dersler çıkaracak ve sadece amaçlarına ulaşmak için değil, daha önceki kendilerine göre daha gelişmiş durumda olduklarında emin olmak için çalışırlar.
Değişim süreçle mi, sonuçla mı olur?
Sonuç odaklı insanlar için gelişim daha farklı olabiliyor. Bu insanlar kendilerini geliştiriyorlar, ancak sadece amaçları bunu gerektirdiği için. Süreç odaklı insanlar için, gelişim tesadüfi olmamakla birlikte, gereklidir ve amaçlar sondadır. Bu farklılıktan dolayı, sonuç odaklı insanlar geçmişe bakmak zorunda hissetmezler, ancak oraya ulaşana kadar yeni amaçlarını odaklanırken, eski amaçlarını da düşünürler. Bunun yerine, süreç odaklı insanlar gelecek hedeflerini düşünürler, çünkü her yaptıkları gelişim sürecine odaklanır: hedefler sadece hangi yoldan gideceklerine yön verir. Sonuç odaklı insanlara göre, hedefler bitiş noktalarıdır. Süreç odaklı insanlara göre ise, hedefler sadece yolu oluşturan kilometrelerdir.
Böylece, soru şimdi sizin. Kendi yaşamınıza bir bakın. Hiç süreç odaklı olduğunuz ya da sonuç odaklı olduğunuz alanlar var mıdır? Ya da tam tersi? Hangi alanlarda amaç odaklı olmaktan, süreç odaklı olmaya kendinizi değiştirebilirsiniz? Bu size nasıl yardımcı olacaktır? Her zaman hatırlamakta fayda var; kendinizi geliştirmeye başlamak için hiçbir zaman geç değil.
“Başarı bir yolculuktur, bir durak değil”. Başarı sürecin içindedir. Birinin kişisel başarısının en büyük ölçüsü, o başarıdan ne elde ettiği değil, o başarıyla nasıl biri olduğudur.